İş İnsanı Mahmut Atar: “Bu Azap İlküvez’e Bu Beldeye Köylere Yeter!”
Ordu, Çaybaşı ilçesinde 20 yaşındaki çocuk gelin bir çocuk annesi Arzu Ay’ın vefatı sonrası derin bir yasa boğuldu. Arzu’nun geride bıraktığı soru işaretleri savcılık incelemelerinin sonrası aydınlığa kavuşacak olsa da sosyal medyada yapılan toplumsal ve ailevi çürümüşlüğe dair yorumlar dikkat çekiyor. Genç kadının kaynana evinde ciddi şiddet gördüğü ve mahalle halkının da bu duruma sessiz kaldığı görüşlerinin yanı sıra olayın cinayet şüphesiyle anılmaya başlaması durumu daha vahim hale getirdi. Aslen Çaybaşılı İş İnsanı Mahmut Atar da memleketindeki bu meseleye hassasiyetini göstererek toplumsal vicdana dikkat çeken bir yazı kaleme aldı. İşte o “Sessiz Çığlığı” apaçık ortaya koyan, sorgulayan açıklamalar…

Aslen Çaybaşı Kapılı Mahallesi’nden olan ve İstanbul’da turizm, emlak ve danışmanlık alanlarında faaliyet gösteren iş insanı Mahmut Atar da yaşanan olaylara dair bir yazı kaleme aldı. Atar, gencecik bir annenin yaşadığı bu sessiz çığlığın sorumlularına işaret ederek “Artık konuşma vakti” dedi. Kimsenin rahat uyuyamaması gerektiğine vurgu yapan Mahmut Atar, “Bu Azap İlküvez’e Bu Beldeye Köylere Yeter” ifadelerini kullandı.
İş İnsanı Atar’ın toplumsal vicdana değinen o açıklamaları şu şekilde:
“Sessiz bir geceydi belki… Rüzgar bile ağlıyordu o an. Henüz yirmi yaşında, bir anne… Hayatın en başında, umudun filizlendiği yaşta, yaşamayı seçemedi… Kendini astı. Oysa bir annenin elleri, yavrusunu sararken yaşamak isterdi, yaşatmak… Ama o eller bir ipte sustu. Şimdi bir belde suskun, ama nedense herkes hâlâ rahat uyuyor.
Nasıl uyunur böyle bir ölümün ardından? Bu sadece bir intihar değil, bu bir çığlık. Duyulmamış, görülmemiş, fark edilmemiş bir feryat. Bu bir kadının, bir annenin, bir insanın yok oluşudur. Ve bu yok oluş, sadece bir canın gitmesi değil; aynı zamanda bir toplumun vicdanının çöküşüdür. İlkuvez’in bağrına gömülen bu genç kadının acısı, toprakla kapanmaz. Bu acı, gökyüzüne yükselir, yıldızları söndürür, geceleri karanlık eder.
Bu ölümün azabı kimleri vuracak?
Bu sorunun cevabı, aslında hepimizin aynasında gizli. Komşular, akrabalar, yöneticiler, dostlar, öğretmenler, sağlıkçılar… Bu genç kadının hayata tutunamamasında hepimizin bir parça payı yok mu? Kim dinledi onu? Kim gördü gözlerindeki çaresizliği? Kim el uzattı da tutmadı? Bir beldede bir kadın, bir anne, sessizce ölüyorsa, orada sadece o kadın değil; insanlık da can veriyor demektir.
Bu azaptan hangimiz ders çıkaracağız?
İlkuvez artık aynı İlkuvez değil. O evin boş kalan odasında, çocuğunun büyüdüğü sokaklarda, rüzgarla birlikte o annenin sesi yankılanacak: “Neredeydiniz?” Bu azap, sadece o evi değil, tüm beldeyi saracak. Bu ölüm, bir uyanışa sebep olmazsa, başka canlar da sessizce yitip gidecek. Ders çıkarmak, sadece üzülmekle değil, değişmekle olur. Kadınlara kulak vermekle, onların yalnız olmadığını göstermekle olur.
Bu azap İlkuvez’e O Köye yeter…
Artık susmak değil, konuşmak vakti. Görmezden gelmek değil, görmek, duymak, hissetmek zamanı. Çünkü bu acı İlkuvez’in kaderi olamaz. Ama eğer bu ölüme rağmen hâlâ hiçbir şey değişmeyecekse… O zaman bilin ki: Bu azaptan İlkuvez kurtulmaz.
Ve bir annenin sessiz vedası, hepimizin yüreğinde yankılanmaya devam eder.”
CEZANE TÖRENİ:
Haber: Talip KOCAKOÇ / Çaybaşı
Hadi mahalleli duymadı feryadı. aman bana ne dediler..vebaldeer. vicdanlarını onlar tekrar yoklasınlar..kızın kendi anne babası da mı duymadı..ölümüne sahip çıkmak değildi maharet maharet onun sağ iken yanında durabilmekti. yoksa kızılarını köle olarak mı satmışlardı..da sahiplenemediler sağ iken…hepsinin sorgulanması lazım..insan kendi çocuklarına sarılmassa başkaları sarılır..an ne baba kardeşleri vicdanlarını yoklasınlar..kaynana koca vicdanlarını yoklasınlar..birinciderece orta da bir suç dahi varsa müsebbipleride allelerdir…nerde hz. ömerin vicdanı..toprağa gömecekken omzuna atıp geri getirmişti kızını omuzlarının üstünde tutmuştt.. bu anne babaya bak..başlık parasına verdikleri kız..aslında toprağaa gömen cahiliye bunlar…