Atatürk’ün Gazeteci Olduğunu Biliyormuydunuz?
29 Ekim Cumhuriyet Bayramının coşkusunu hissettiğimiz bu günde sizler için Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün gazeteciliğe verdiği değeri ve kendisinin gazeteci kimliğini araştırdık. Detaylar haberimizde..

Atatürk verdiği demeçlerde gazeteciliğin ve okumanın önemine bir çok kez değinmiştir. “Ben çocukken yoksuldum. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydım, bu yaptıklarımın hiç birisini yapamazdım” diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk okumanın kendisi için ne denli önemli olduğunu belirtmiştir.
Peki, Gazi Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyet’in ilk yıllarında gazetecilik adına ne gibi adımlar atmıştır? gelin bu süreci beraber inceleyelim.
Atatürk’ün Basın İle İlişkisi
Birinci Dünya Savaşı’nın bitmesine günler kala, Türk Milleti tarihin en karanlık dönemlerinden birini yaşıyordu. Bu buhran, millet sevdalısı Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarını da derinden etkiliyordu. İstanbul’dan ümidi kesen vatanseverler, milli mücadele için bir şeyler yapma arayışına girdiler. 1 Kasım 1918 tarihinde, bu çabaların bir parçası olarak “Minber” adlı bir gazete çıkarıldı.
Minber, 21 Aralık 1918 tarihine kadar toplam 51 sayı yayımlandı. Gazetenin sahipliğini Ali Fethi Bey (Okyar) üstlenirken, sorumlu müdürlüğünü Dr. Rasim Ferit yürüttü. Ancak gazete için en büyük fedakârlığı Atatürk yaptı. Savaş yıllarında biriktirdiği parasıyla, annesine ev almayı düşünmesine rağmen bu parayı gazetenin sermayesini oluşturmak için kullandı. Bu durum, Atatürk’ün vatanseverliğini ve toplumsal bilinçlenmeye olan katkısını açıkça ortaya koyuyor.
Atatürk’ün Minber gazetesine “Minber” veya “Hatib” takma adlarıyla yazılar yazdığı da iddia ediliyor. Bu yazılar, halkın bilgilendirilmesi ve milli mücadelenin desteklenmesi açısından büyük önem taşıyordu. Ancak, uzun soluklu olamayan bu girişim, Atatürk’ün basının toplum üzerindeki etkisine olan inancını gösteriyor. O, basının, milletin bilinçlenmesinde ne denli önemli bir rol oynadığını çok iyi biliyordu.
Minber gazetesi, dönemin siyasi ve toplumsal durumunu yansıtmanın yanı sıra, Atatürk’ün liderlik vasıflarının da bir yansımasıydı. Bu gazete aracılığıyla, halkın milli mücadelenin önemine dair bilgilendirilmesi ve cesaretlendirilmesi hedeflenmişti. Atatürk, bu tür girişimlerle, bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinin gerekliliğini vurgulayarak, Türk milletinin yeniden uyanışını sağlamayı amaçlıyordu.

Atatürk’ün Kurtuluş Mücadelesinde Basın Stratejisi
19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Mücadelesi’nin yol haritasını çizerken, Amasya, Sivas, Erzurum ve nihayetinde Ankara’ya kadar uzanan bir strateji izledi. Bu süreçte, bağımsızlık mücadelesine destek olunması için birçok gazete ile iletişime geçerek, halkı bilinçlendirmeyi ve ulusal bilinci pekiştirmeyi hedefledi. Atatürk, ulusal bağımsızlık mücadelesi ve Türkçülük düşüncesine dayanan yeni bir devlet sisteminin kurulmasının, öncelikle Türk Milleti tarafından kabul edilmesi gerektiğini biliyordu.
Atatürk, milletin aydınlanmasının ve bilgilenmesinin, bu sürecin en önemli unsuru olduğunun farkındaydı. Bu nedenle, gazeteler aracılığıyla Anadolu insanını Kurtuluş Mücadelesi’ne katmayı planlıyordu. Yazılı basın, halkın düşüncelerini şekillendirmek ve mücadeleye olan desteklerini artırmak açısından kritik bir rol oynuyordu. Atatürk’ün bu stratejisi, dönemin koşulları ve halkın eğitilmesi açısından son derece önemliydi.
Atatürk, yalnızca yerel basınla sınırlı kalmayarak, uluslararası kamuoyuna da ulaşmayı hedefledi. Dünya genelinde, Kurtuluş Mücadelesi’nin haklı gerekçelerini anlatmak ve bu mücadeleyi doğru algılatmak için birçok yabancı basın organıyla iletişime geçti. Yabancı gazetelere verdiği beyanatlarla, Türkiye’nin uluslararası alandaki durumu hakkında bilgi vererek, milletinin haklı mücadelesini destekleyecek bir zemin oluşturmaya çalıştı.
“İrade-i Milliye” Gazetesi
Atatürk’ün medya stratejisi, Kurtuluş Mücadelesi’nin başarısında önemli bir rol oynamıştır. Hem yerel hem de uluslararası düzeyde yaptığı iletişim çalışmaları, hem Türk milletinin moral ve motivasyonunu artırmış, hem de dünya kamuoyunun dikkatini Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesine çekmeyi başarmıştır. Bu süreç, Atatürk’ün liderlik vizyonunu ve basının gücünü nasıl etkin kullandığını gösterdi.
Sivas Kongresi’nde alınan bir kararla, Türk Milleti’nin desteğini sağlamak ve yapılan işleri ulusa duyurmak amacıyla “İrade-i Milliye” adlı bir gazete çıkarılmaya başlandı. Bu gazete, Kurtuluş Mücadelesi’nin ilk gazetesi olarak tarihe geçti ve bağımsızlık mücadelesinin nedenlerini halka anlatmayı hedefliyordu. 14 Eylül 1919 tarihinde yayın hayatına başlayan İrade-i Milliye, 1922 yılının sonuna kadar sürekliliğini korudu. Gazetenin amacı, “Ulusun istek ve amaçlarının savunucusu” olmak olarak belirlendi.
Atatürk’ün direktifleri doğrultusunda, Milli Mücadele’nin temel ilkeleri bu gazetede yayımlanmaya başlandı. Gazetedeki haber ve yazılar, Atatürk’ün yakın arkadaşları tarafından hazırlanıyor ve Atatürk tarafından incelendikten sonra yayımlanıyordu. Böylece, basın aracılığıyla halkın bilgilendirilmesi ve milli bilinçlenmenin sağlanması hedeflenmişti. Bu süreç, Kurtuluş Mücadelesi’nin halk nezdinde legitimleşmesi açısından kritik bir rol oynadı.
Daha sonra, Ankara’ya giderek mücadeleyi buradan sürdürecek olan Atatürk, burada “Hakimiyet-i Milliye” Gazetesi’ni kurdu. 10 Ocak 1920’de yayın hayatına başlayan bu gazete, açıkça Kuvay-ı Milliye taraftarı olduğunu belirtiyordu. Bu durum, Kurtuluş Mücadelesi’nin iç dinamiklerini destekleyici bir etki sağladı ve halkın moralini yükseltti.
Atatürk’ün bu çabalarıyla birlikte, Anadolu Ajansı’nın kurulması, Ceride-i Resmiye Gazetesi’nin çıkarılması ve Telsiz Telgraf Hakkında Kanun’un çıkarılması gibi birçok önemli gelişme de yaşandı. Ayrıca, İstanbul ve Ankara radyolarının yayın hayatına başlaması gibi yenilikler, Atatürk’ün basın ve iletişim alanındaki vizyonunu ortaya koyuyordu. Bu girişimler, milli mücadelenin başarısı için önemli bir zemin hazırladı ve Türk halkının bilgilendirilmesi ile birlikte dayanışma duygusunun güçlenmesine katkı sağladı.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu tür çalışmalarının temel nedeni olarak hem halkı bilinçlendirmek hem de okumanın yarattığı etki ile bağımsızlık hareketini güçlendirmek isteniyordu.
Atatürk, basının kötüye kullanılması üzerine ise,“Kamuoyunu gerçek durum ile karşı karşıya bırakmayı tercih ederim. Gazeteciler gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdırlar!” diyerek basının etik anlayışını gözler önüne sermiştir.